31 Ağustos 2007 Cuma

Beş Çayı ve Ötesi...

Yeşilköy, Röne Park’ın yanı... Vakit akşamüstü... Çay saati...
Bu güzel saatleri Leyla’nım kadar iyi değerlendiren az görülmüştür. Leyla Hanım... yani sevgili babaannem. Zamanını sektirmez, koltuğunun tam tepesindeki saat 5’i vurmadan “e hadi, çayı koymuyo musunuz?” diyerek vaktin geldiğini hatırlatırdı. Sonra gelsin bol sohbetli ve lezzetli akşamüstü çayları. Babaannem hayattayken yapılan birbirinden güzel tarifler, ben ve kardeşim için okuldan eve dönüşleri her gün ayrı bir ziyafete çevirirdi. Basit bir "bomçuk" da olabilirdi çayın yanında, ama koyu sohbetle ve paşa çayıyla birleşince tam bir ziyafetti işte. Komşularımızın katılımıyla özellikle yaz aylarında balkona taşan, hatta Röne Park'ta pikniğe dönüşen, hamarat ellerden çıkmış lezzetlerin boy gösterdiği beş çayları yaşanırdı. Bu gelenek bize babaannemden miras kaldı, sevgili annemiz Nur Savaşman devam ettiriyor. İşten arta kalan zamanımız elverdiğince kardeşim ve ben katılıyoruz.
Aradan geçen yıllarda sofistike tariflerin yerini daha basitleri aldı, almak zorunda kaldı. Çayımızın yanında kilo ya da kolesterol korkusundan şimdi sadece pötibör bisküvi var çoğu zaman, ama saat değişmiyor. Büyüklerimizin hatıraları ve sevgili komşularımız da yine yanımızda. Bir de... TARİFLER. Tarifler duruyor tabii. Artık günlük olarak yapılmıyorlar gerçi ama, özel günlerde yine yazıldıkları kağıtlardan çıkıp bizimle buluşuyorlar. Hatırlıyorum da kâh bizde kâh komşularımızda, “gün”lerde ya da akşamüstü oturmalarında, çoğunlukla bana ya da kardeşime yazdırtılırdı o günün yeni, flaş tarifleri. Belki de oyalanalım ya da yazımız gelişsin diyeydi, kimbilir... Her biri ayrı bir kağıt parçasına veya bir peçete kenarına yazılan birbirinden güzel tatlı-tuzlu reçeteleri, annemin itinalı arşivlemesiyle, orijinal "el yazmaları" halinde kütüphanenin çekmecesinde bir torba içinde kendine göre bir düzende durur... Neyse ki içlerinden çoğu annemin o güzel el yazısıyla kaleme aldıkları, yani daha okunaklı. Sonuçta çeşitli seferler hepsini temize çekmeye giriştik, hatta bir keresinde annem üşenmeyip koca bir defter yaptı, ama defterin içi zamanla buluşmalarda tarifleri not ettiği minik kağıtlarla doldu tekrar...
İşte bu blog'un kurulma amacı aslında bu güzel tarifleri annemin kolayca bulmasına yardımcı olmak. Biraz da bizlerin... Bunun bir sebebi tarif torbasından, tarifi bulmakla görevlendirilenin, genelde ben ve kardeşim olmamızsa, diğer asıl sebebi de bu tariflere olan düşkünlüğümüzdür. Kilo korkusunu bir kenara atıp, arada bu leziz tarifleri tatmak, dünyanın en zevkli kaçamağı. Ne de olsa hepsi çocukluğumuzun tatları, hepsinde bir anı var. Tabii son yıllarda işlerimiz yüzünden tarifleri torba arşivden bulma görevini aksattık ama anneciğim bizi mazur görüp başarılı uygulamalarıyla bu lezzetlere olan hasretimizi gidermeye devam ediyor. Eh biz de düşündük, tarifler nerede olursak olalım elimizin altında olsun, hem bizim hem annemizin işi kolaylaşsın dedik. Bu sayfada tarifleri Tatlılar ve Tuzlular olarak ayrılmış şekilde, orijinal isimleriyle bulacaksınız.
Önemli bir uyarıda bulunmak istiyorum. Buradaki tarifler yukarıda belirttiğim gibi, akşamüstü çay buluşmalarında, günlerde, ev oturmalarında alınıp verilirken mümkün olan en basit haliyle not edilmişlerdir. Göz kararı ve kestirme ölçüler kullanmaya alışık yetenekli hanımların mutfaklarından çıkmadır. Hiçbirisi buraya konulacağı için hassas terazi ile tekrar denenmemiş, oldukları gibi aktarılmıştır. Üstelik bir başka dezavantajları da büyük çoğunluğunun sağlıklı beslenme hesaplarının henüz hayatımıza fazla girmediği yılların moda tarifleri olmalarıdır. Yani içlerinde şimdi sakınmaya çalıştığımız margarin, beyaz un, beyaz şeker, rafine tuz özgürce arz-ı endam etmektedir. Tabii ki bütün bu tariflerin daha sağlıklı versiyonları, tatlarına tat katarak, yapılabilir. Biz henüz bu deneysel çalışmayı yapmadık, tariflerin aslına sadık kaldık. Ama hemen bu noktada sizlere sevgili arkadaşım Arzu Aygen'in Hayykitap'tan çıkan "Beyaz Unsuz Şekersiz Hamur İşleri" adlı kitabından bahsetmek isterim. Arzu hamurişi tariflerini rafine un yerine tam buğday unu, rafine şeker yerine bal ve pekmez, rafine tuz yerine kaya veya deniz tuzu kullarak yapmanın sırlarını bu kitapta öyle güzel anlatıyor, tariflerinin sonuçları öyle leziz ki... Benim de ilerisi için buraya sıraladığımız damağa kaçamak, vicdana sızı tarifleri Arzu Aygen gibi yeniden yorumlamaya niyetim var, bakalım. Şimdilik azı karar, çoğu zarar diyelim ve gelelim ağız sulandıran tariflere...
Keyifli beş çayları...